Cemaat; kıyam, rüku, secde gibi yapılması gerekli rükünlerde, "Sübhaneke" ile "Tesbihat" ve "Tahiyyat" gibi dua ve zikirlerde imama uyarak bunları yaparlar. Buna göre cemaatin rüku ve secdeye giderken ve kalkarken "Allahü Ekber" diyerek intikal tekbirlerini almaları da sünnettir. Bunları gerek imama uyduklarında gerekse kendi başlarına kıldıklarında yapmamaları veya tam yerinde ve zamanında söylememeleri ise sünneti terktir, şefaattan mahrumiyeti muciptir.
Tadili erkan ise, rükûnları düzgün yapmak anlamına gelir. Namazla ilgili bir terim olarak Tadil-i Erkan; rükûnların hakkını vermek, itminan halinde bulunmak, hareketten sonra durmak yahut kalkması eğilmesinden ayrılacak şekilde iki hareket arasında sükunet bulmaktır.
Namazda Tadil-i Erkan; rükûda, rükûdan doğrulmada, secdede iki secde arasındaki oturuşta söz konusu olur. Mesela rükûdan kıyam doğrulurken vücut dimdik bir hale gelmeli ve sükunet bulmalı, en az bir kere "Sübhânallahi'l azîm" (Yüce olan Allah'ı her türlü eksiklikten tenzih ederim) diyecek kadar ayakta durup sonra secdeye varmalıdır. Her iki secde arasında bu şekilde bir tespih miktarı durmalıdır. Nitekim Hadîs-i Şerîfte;
"Sizden biri, rükû ve secdelerde belini (tam olarak) doğrultmadıkça namazı yeterli olmaz" buyurudur (Ebu Davud, Salat, 148 )
Diğer bir Hadîs-i Şerîfte de rükû ve secdelerin tadil-i erkana uygun olarak yapılması emredilmekte ve şöyle buyurulmaktadır:
"Rükû ve secdeleri yerine getirin, Allah'a yemin olsun, siz secde ve rükû ettikçe ben arkamda olanları da görüyorum" (Buhari, Eyman, 3).
İntikal tekbirleri vesiledir. Rüknun kendisi değildir. O rüknun giriş işaretidir, sünnettir. Tadil-i erkana riayet edilerek bir rüknun eda edilmesi ise vaciptir. Asıl olan azaların yerli yerine oturmasıyla istenilen bir şekilde o rüknü eda etmektir. Bineanaleyh, tekbirleri geciktirmek veya bütünüyle terk etmek vacibi ihlal manasına gelmez. En fazla sünnetin terki anlamına gelir. Sehiv secdesi gerekmez. Ama en güzel namaz sünnete riayet edilen namazdır.